Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

3 Ocak 2022 Pazartesi

OSMANLI TARİHİ SORU-CEVAP 3

 


İLK FETİHLER
SORU : Osman bey babasından sonra nasıl bir siyaset sürdürdü
CEVAP : Babasının siyasetini devam ettirdi. Komşu Bizans tekfurlarıyla iyi geçinmeye gayret gösteriyordu. Yazın yaylaya çıkacaklarında yine eskisi gibi eşyalarını Bilecik tekfuruna bırakıyor, kış mevsiminin yaklaşması ile tekrar Söğüte dönerken Bilecik tekfuruna bol bol hediyeler vermeyi ihmal etmiyordu
SORU : Bilecik, Yarhisar ve Harmankaya tekfurlarının dostluklarına mukabil hangi tekfur Türk düşmanlığıyla şöhret kazanmıştı. 
CEVAP : İnegöl tekfuru Aya Nikola 
SORU : Aya Nikola ne yapıyordu
CEVAP : Nikola, Türklerin yaylaya çıkış ve dönüşlerinde yollarım keserek haraç istiyor, bu sebeple aralarında sık sık çarpışmalar oluyordu. 
SORU : Onun bu saldırgan tutumunu devam ettirmesi üzerine Osman Bey babasının silah arkadaşları Akça Koca ve Abdurrahman Gazi ile kendi akran ve arkadaşları olan Konur, Turgut ve Aykut Alplerle durumu müzakere etti. Neticede neye karar verildi.
CEVAP : İnegöl'ün fethine 
SORU : İnegöl tekfuru ne yaptı
CEVAP : Osman Bey'in üzerine geldiğini haber alarak Ermeni derbendinde kuvvetleriyle pusuya yattı. Osman Bey yetmiş kadar silahlı adamıyla boğaza girdiğinde Aya Nikola ve adamlarının saldırısına maruz kaldı. Vuruşma şiddetli ve kanlı bir şekilde cereyan etti. Türkler tekfurun adamlarını kaçırmaya muvaffak olurlarken savaşta Osman'ın kardeşi Saru Yatı'nın oğlu Bayhoca şehit düştü 
SORU : Mevkiini sağlamlaştırmak gayesiyle ne yaptı
CEVAP : ertesi sene İnegöle çok yakın Kulacahisar'ı ani bir gece baskınıyla ele geçirdi.
SORU : Osman Beye yalnız başına karşı koyamayacağını anlayan Nikola, ne yaptı
CEVAP : komşusu Karacahisar tekfuru ile anlaştı.
SORU : Müttefık kuvvetler Osman Beyin hareketini cezalandırmak üzere saldırıya geçtiler sonuçta ne oldu
CEVAP : Domaniç civarında İkizce denilen mevkide savaş oldu .  savaşı kazanmasına rağmen kardeşi Saru Yatı'yı kaybetti. 
SORU : Karşı tarafta ise Karacahisar tekfurunun kardeşi ve düşman kuvvetleri kumandanı kim ölüler arasında
CEVAP : Latos ( 686/1287-88).
SORU : Saru Yatı'nın naşını ne yaptılar
CEVAP : Söğüte götürerek atası Ertuğrul Gazi'nin yanına defnettiler.

 Müttefık Bizans tekfurlarına karşı kazanılan İkizce zaferi Osman Bey'in bölgedeki nüfuzunu daha da arttırdı.Osman Gazi, İkizce zaferinden sonra kendisine karşı düşmanca bir tavır takınan ve Nikola ile beraber hareket eden Karacahisar tekfuruna bir darbe vurmak istedi.Bu niyeti sezen Karacahisar  tekfurunun Yarhisar tekfurunun yardımlarını temin etmesi neticeyi değiştirmedi. Osman Gazi kuvvetleriyle gelerek uzun bir muhasarayı müteakip hisarı zapt etti (687/1288).

Osman Gazi Karacahisar'ı zapt ettikten sonra kardeşinin oğlu Aktimur'u, esir alınan tekfur da dahil olmak üzere nice ganimetlerle Selçuklu sultanına gönderdi.Sultan II. Gıyaseddin Mesud, Osman Gazi'nin elçilik heyetini büyük bir merasimle karşıladı. Fetih haberlerini zevkle dinledi.Gönderdiği hediyeleri memnuniyetle kabul etti.O da Osman Gazi'ye Bülyan Çavuş ismindeki adamıyla beylik alametleri sayılan ferman, tuğ, alem, tabl, otağ ile cins atlar ve silahlar gönderdi.

Elçiler sultanın hediyelerini getirdiklerinde ikindi zamanıydı. Nevbet vuruldu. Osman Gazi nevbet vurulurken ayakta durdu. Tam iki yüz yıl nevbet çalınırken halefleri de bu adete uydular. 
Aşıkpaşazade bu adetin iki özel manasına işaret etmektedir: "Biri şudur ki: Bunlar gazilerdir. Nevbet vurması, gazanın bildirilmesidir. Gazaya hazır olun demektir. Osman Gazi dahi, Allah rızası için, gazaya hazırız diye, ayak üzere dururlar. 
İkinci olarak bu hanedan sofra sahipleridir. Yoksul doyurucudurlar. Dünya nimetlerini, dünya halkına yedirirler. Osmanlılar ne yaparsa ahlak üzere yaparlar."
Karacahisar'ın fethinden sonra kalede bulunan kilise camiye çevrildi. Bu, kiliseden camiye çevrilen ilk mabettir. 
Bu olay Osman Gazi'nin aşiret başkanlığından uç beyliğine yükselmesi açısından pek mühimdir. 

AVA GİDEN AVLANIR

Osman Gazi 1292'de Sakarya vadisine yöneldi. Dostu Harmankaya hakimi Köse Mihal'in öncülüğünde gerçekleştirilen harekata Samsa Çavuş da aşiret kuvvetleriyle iştirak etti. Böylece daha da güçlenen Osman Bey Sorkun, Göynük ve Taraklı Yenicesi'ni kolaylıkla fethetti.

Bu son fetih hareketini yedi senelik bir istirahat devresi takip etti. Bu devrede Osmanlı beyliğinde Müslim, gayrimüslim her ırk ve dinden insanın hiçbir zulme, gadre uğramaksızın huzur dolu bir hayat sürmeleri Osman Gazi'nin namını dört tarafa yaymıştır. 

Zira Osman Gazi iyilik ve ihsanda Müslim, gayrimüslim gözetmez; herkese yardımcı olmaya çalışırdı. İyilik gördüğü kimselere sonuna kadar vefa duyguları içinde bulunurdu. Fetihler devam ederken gazilerden bir kısmı onu Bilecik üzerine yürümeye teşvik ettiklerinde:

"Biz buraya garip geldik. Bunlar bizi hoşça tutup iyi komşuluk ettiler. Biz dahi onların hakkına riayet edip, mümkün olduğunca iyilik ederiz" diye cevap vermiş, hak ve hukuku en ince detayına kadar düşündüğünü göstermiştir. 

Yine yaylaya çıkarken ve dönerken Bilecik tekfuruna pek çok hediyeler götürür, eşyalarını ona emanet ederdiAyrıca dar zamanlarında müttefiklerine yardım etmekten de geri kalmazdı. 
Bir defasında Köprühisar tekfuru, Bilecik tekfurunun
üzerine saldırdığında Osman Gazi yoldaşlarıyla yetişip onu zor durumdan kurtarmıştı

Buna rağmen İslam düşmanlığı ve haset gibi duygular, Rumları Osman Gazi aleyhine kötülükler düşünmekten geri bırakmıyordu.Ancak onu muharebe meydanında yenemeyeceklerini anlayınca,hile ile öldürmek için harekete geçtiler.

Yarhisar tekfurunun kızıyla evlenecek olan Bilecik tekfuru, düğüne Osman Gazi'yi de davet edecek ve hemen oracıkta işini bitireceklerdi. Osman Gazi bu plandan daha önce hayatını bağışladığı dostu Köse Mihal'in duyurmasıyla haberdar oldu.Şimdi tuzağı Osman Gazi kuruyordu.

Bilecik tekfuruna yaylaya çıkmaya karar verdiğini, bunun için düğün hazırlıklarının bir an önce tamamlanmasını, eski töre gereğince emanet bırakılacak eşyanın yaşlı kadınlarla gönderileceğini ve kendisinin de diğer kadınlarla birlikte düğüne katıldıktan sonra yaylaya çıkacağını bildirdi.

Osman Gazi, ayrıca, Bilecik'in bu kadar kalabalığı almayacağını ve bu kalabalık cemaati şehirde ağırlamanın imkansızlığını vurgulayarak düğünün yeşillik bir bahçede olmasının gönüllere daha hoş geleceğini arz etti. 


Bu haberi alan Bilecik tekfurunun sevinci iki katına çıkmıştı. Zira Osman Gazi'yi öldürmesinin yanı sıra mallarına ve kadınlarınada kolaylıkla sahip olacağını düşünmüştü. Derhal Osman Gazi'ye haber gönderip düğünün Bilecik yöresindeki Çakırpınar mevkiinde
olacağını haber verdi. Nihayet düğün günü gelip çattı.
Osman Gazi çeşitli hediyeler, kat kat armağanlarla Çakırpınar'a doğru giderken, kırk ihtiyar kocakarı da bütün ağırlıklarını at ve arabalara yükleyerek Bilecik'in yolunu tuttular.
Bilecik'te kalan pek az muhafız, ihtiyar kocakarıların kırk seçme dilaver olduklarını ancak onları kaleye aldıklarında anladılar.Artık iş işten geçmişti. Kısa sürede muhafızları etkisiz kılan gaziler,Bilecik'i zapt ettiler. Sonra da bir kişiyi haber vermek üzere derhal
Çakırpınar'a gönderdiler.

Düğün uzadıkça Osman Gazi'nin huzursuzluğu artmıştı. Zira tekfurların kuvvetlerini ne zaman harekete geçireceğini bilmiyordu.Nihayet düğünün en hareketli zamanında Bilecik'ten gelen adamı, yanına yaklaşarak müjde haberini verdi.Cenab-ı Hakk'a şükreden Osman Gazi derhal atına binerek dönüş yolunu tuttu. Gaziler de peşinden at kopardılar. Bu ani hareket tekfurların canını sıkmıştı. Osman Gazi'nin bir şeyden şüphelendiğini sezinleyen tekfurlar da kuvvetleriyle süratle peşlerine düştüler.

Osman Gazi; "Harp hiledir" sözüne uygun olarak pusuya yatarken bir avuç askerini yem gibi ortaya atmıştı. Bunlar kaçar gibi yaparak düşmanı Üzerlerine çekip plan gereği belirlenen yerde dönerek saf tutup direndiler.Kılıçlar tokuştuğu sırada Osman Gazi pusudan çıktı. Düşman askerlerinden bazıları okların hedefleri olurken, bazıları da kılıçların yemleri haline geldiler. 

Esirler arasında Bilecik tekfuru ile evlenecek olan güzel Holofıra da bulunuyordu. Osman Gazi, Nilüfer adını verdiği gelini oğlu Orhan ile evlendirdi. Süleyman Paşa ile Murad Gazi bu soylu hatundan dünyaya gelmiştir. 

Hayır ve hasenat sahibi olan Nilüfer Hatun nice yerlerde imar faaliyetlerinde de bulunmuştur. Bunlardan birisi Bursa Ovası'ndan geçen ırmak üzerine yaptırdığı köprüdür. Daha sonra bu ırmak onun ismiyle anılır olmuştur. Bursa'da kale içinde Darphane Mahallesi'ndeki mescit de bu iffetli kadının. övünülecek eserlerindendir.
Vefat ettiğinde Orhan Gazi Türbesi'ne defnedilmiştir.


DEVLETE GİDEN YOL. ..
1299 yılı Osman Gazi'nin beyliğini ilan edip müstakil olarak harekete başladığı tarih olarak kabul edilir. İşte buna yol açan olaylar:
Bilecik'in zabtı ve düğünde tekfurların kuvvetlerinin dağıtılmasından hemen sonra Osman Bey, kuvvetlerini süratle Yarhisar üzerine sevk etti. Başsız kalmış ve kuvvetleri dağılmış olan kale kolayca ele geçirildi ( 1298).
Bilecik alındıktan sonra beyliğin önemli bir merkezi oldu. Osman Gazi burada bir mescit yaptırdı. Şeyh Edebali'yi şehre emin tayin etti.
1299 yılında emirlerinden Turgut Alp'ı İnegöl'ün fethi ile görevlendirdi. Çok geçmeden kendisi de gelerek muhasaraya katıldığından kale kısa sürede zapt olundu. Yıllarca Türklere sıkıntı veren
tekfur idam edildi.
Osman Bey Bizans hududunda güçlü bir devletin temellerini adım adım kurarken Selçuklu başkentinde karışıklıklar son haddine varmış bulunuyordu. 1284'ten itibaren Selçuklu Türkiye'sinde görülen karışıklıklar, gittikçe artan Moğol tahakkümü, Selçuklu sultanlarının sadece ismen mevcudiyeti ve halkın perişan hali
gözlemlendiğinde Osman Gazi'nin saltanatını ilana kalkışması şaşılacak bir şey değildir. Ayrıca 1296 da Sultan II. Mesud İlhanlı hükümdarı Gazan Han tarafından Baldu İsyanı ile ilişkilendirilerek
tahttan indirilmiş ve Türkiye Selçukluları tahtı iki yıl boş kalmıştı.
1296-98 yıllarında Selçuklu tahtının boşalması muhakkak ki Anadolu uç beylerini artık beyliğe hazır hale getirmiş olmalıdır.
İşte Osman Gazi'nin de 1298-1299 yıllarındaki seri fetihlerinin sonunda takındığı tavır, 1298'de Gazan Han tarafından Selçuklu  tahtına oturtulan III. Alaaddin Keykubad'ı artık muktedir bir sultan olarak görmediğini ve ondan izin alma ihtiyacını duymadığını ve pazarı ile mamur bir belde halini almıştı.
Halk Dursun Fakih'e gelerek şehirde Cuma namazı kılınması için izin istediler. Ayrıca problemlerinin çözümü için kadı tayin edilmesini arzu ettiler.
Dursun Fakih konuyu Şeyh Edebali'ye açtı. Sonra beraberce Osman Gazi'ye arz ettiler.
Osman Gazi, "Ne yapılmak gerekiyorsa yapılsın'' deyince, Dursun Fakih: "Hanım! Sultandan izin almak gerektir" dedi. Bunun üzerine Osman Gazi:
"Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki ondan izin alayım? Ona sultanlık veren Allah bana da gaza ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp düşmanlarla uğraştım. Eğer o, ben Selçuk hanedanındanım derse ben de Gök Alp oğluyum derim. Eğer bu ülkeye ben onlardan önce geldim derse Süleyman Şah Dedem de ondan evvel geldi" cevabını verdi. 
Bu sözlerden sonra Osman Gazi Karacahisar'a Dursun Fakih'i hem kadı hem de hatip tayin etti. Şeyh Edebali'nin akrabası ve talebesi olan Dursun Fakih büyük alimlerdendi. Osman Gazi ile bütün savaşlara katılır ve mücahitlere namaz kıldırırdı.
Dursun Fakih ilk cuma günü minberde hutbeye çıktı. Allahu zü'l-Celale hamd, Resulüne salavat, aline ve ashabına duadan sonra; Osman Gazi'nin adını hutbede zikretti. Aşiret beyliğe dönüşmüştü.  
Aşıkpaşazade tarihinde 699/1299 olarak tarihlendirilen bu olayı Kemalpaşazade 688/1288-89 yılında Karacahisar'ın fethinin hemen akabinde gösterir.
Kemalpaşazade'ye göre Dursun Fakih'in Cuma namazı için Selçuklu sultanından izin istenmesi gerektiği yolundaki sözlerine
Osman Gazi şöyle cevap vermiştir:
"Ben kimsenin taht-ı hükümetinde değilim. Kendi başıma sultanım. Bu diyarı kılıcımla açıp dururum. Kul nöker almadım, ne efendim var ne sultanım! Benim icazet verdiğim yetmez mi? Benim iznim kifayet etmez mi? Sultan-ı zaman dediğiniz Melik-i Yunan
(Anadolu Selçuklu Devleti) ise benim mülkümde anın ne tasarrufu var. Nesebde ondan eksik değilim, benim aslım geniştir. Gök Alp'ı bilmeyen bilmez, bilen Selçuk'a nisbet kılmaz:
Kemalpaşazade Osman Gazi'nin Karacahisarda cemaatle Cuma namazı kılmaya izin verip adına hutbe okutmasını, serbest hareket etmeye başlamasına bir misal olarak gösterir. Ancak o da kesin müstakilliğini ilan tarihi olarak 699/1299 tarihini şu ifadelerle verir:
"Al-i Selçuk dağılıp saltanat işleri ve memleket ahvali bozulunca Osman Gazi cihangirlik meydanında idare dizginlerini eline aldı.Sultan-ı alişan olup unvanı emir iken han oldu. Hicretin 699. yılında emirlik kürsisinden saltanat tahtına çıktı. Hilafet hil'atin eğnine alup (giyinip) cihangirlik kemerin beline kuşandı. Kadr ü celali hilal iken bedr, kişveri karye iken şehr, leşkeri nehir iken bahr oldu. "
Görüldüğü gibi 1299 yılı Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak verilebilecek en güçlü konumunu devam ettirmektedir.
Neşri tarihinde ise Aşıkpaşazade ve Kemalpaşazade'ye muhalif olarak; "Osman Gazi dahi Sultan Alaeddin zamanında devletini ilan etmişti. Lakin edebe riayet edüben hutbeyi ve sikkeyi yine Sultan Alaeddin adına kılmıştı ... Ne zaman ki Sultan Alaeddin ahirete intikal etti, oğlu kalmadığından yerine veziri Sahip Ata geçti. Osman bunu işidüb buyurdu; Karacahisar'a Dursun Fakih'i hem kadı ve hem hatip ettiler ... Böylece ilk defa hutbe Karacahisar'da Osman Gazi adına okundu " ifadeleri yer almaktadır. 
Neşri'nin bu ifadeleri Osman Gazi'ye Selçuklu sultanına karşı zoraki bir tabiiyet (edep göstergesi) arz ettirmesinden öte bir mana taşımamaktadır. Şayet öyle olsaydı 1302'de III. Alaaddin'den sonra yine ismen tahta çıkarılan II. Mesud'a karşı da bağlılık göstermesi
gerekmez miydi? Ayrıca 1299'dan sonra Osman Gazi'nin her biri bir saltanat alameti gibi gösterilen uygulamaları onun devletini ilan ettiğini açık bir biçimde vurgulamaktadır.
Nitekim 1301 yılında önce Köprühisar'ı ve ardından Yenişehir bölgesini zapt eden Osman Gazi ilk kez, Oğuz hanlarının ve Selçuklu sultanlarının adeti üzere elde edilmiş olan yerleri kardeşi, oğulları ve silah arkadaşlarına dirlik olarak dağıttı.
Buna göre Karacahisar (Sultanönü) sancağını oğlu Orhan Bey'e, Eskişehir'i Gündüz Alp'e, Yarhisar'ı Hasan Alp'e, İnegöl'ü Turgut Alp'e verdi. Bilecik nahiyesinin öşür ve resmini kayınbabası Şeyh Edebali ile zevcesi Mal Hatunun harcamalarına ve şeyhin çevresindeki
dervişlerin ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere ayırdı. Mal Hatun ile oğlu Alaaddin'i Bilecik'te Edebali'nin yanında bıraktı. Kendisi ise devletinin yeni merkezi olarak seçtiği Yenişehir'e yerleşti.
Osman Gazi'nin bu fetih ve düzenlemelerden hemen sonra namına sikke darp ettirdiği de görülmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder